10 Mayıs 2009 Pazar

Bir ayrılık hikayesi...

Saçma bir günün ardından bazen kaçış yolu, İstanbul’un trafiği olabiliyor. Düşünmenizi sağlayan o kadar zaman oluyor ki arabada çözümünü bulamadığınız sorularınızı, hatta gizli köşede kalmış hatalarınızı eski sandıklardan bulup tekrar masaya yatırabiliyorsunuz. Tabii radyo da sizin en büyük destekçiniz oluyor.

Bu aralar ne kadar çok ayrılık şarkısı türedi farkında mısınız? Radyolar bütün gün bu anlamsız şarkıları çalmaktan bıkmıyor. Allah’tan iPod var. Ben en çok hareketli notalar eşliğinde ayrılığın anlatıldığı şarkılara şaşırıyorum. Bir insan sevgilisinden ayrıldığı zaman üzülür değil mi ya da kötü giden bir ilişkidir, kurtulduğuna sevinir ki bu bile ilk başta buruk bir sevinçtir. Ama şimdiki nesil öyle mi? Ayrıldıkları için göbek atıyorlar, olmadı Bebek’te bir tur atıyorlar, o da olmadı barlarda kucak dansı yapıyorlar. Tamam, ayrılın. Üstüne ayrıldığınız için şarkı da yazın, ama bu kadar da ruhsuz olmayın yahu!

Ex List’imi ister istemez gözden geçirdim tabii o sırada… Kayıtlara geçsin istiyorum: Resmi olmasa da şöyle bir kural vardır; bir ilişkiyi unutmak için, o ilişki sürecinin yarısı kadar zaman gereklidir. Bunu sakın unutmayın.

Ayrılığın ardından şöyle bir süreç yaşarsınız…

İlk hafta buruk geçer, durumu kabullenmeye çalışırsınız ve duygularınızı ötelersiniz. İkinci hafta kalbiniz zonklamaya başlar. Onun tenini, kokusunu özlersiniz. Birlikte geçirdiğiniz zamanlar aklınıza gelir, hüzünlenirsiniz. En iğrenç halleri bile size o anda kusursuz gelir. Telefonda, bütün arkadaşlarınıza onu ne kadar sevdiğinizi, bu ayrılığı hak etmediğinizi anlatırsınız.

Üçüncü hafta onun hala sizi sevdiğine kendinizi inandırır, bütün iletişim araçlarınızı yakınınızda tutarsınız. Paranoyakça hareketler bu hafta devreye girer. Periyodik olarak cep telefonunuzu, maillerinizi kontrol etmeye başlarsınız. Acaba ben mi arasam diye çevrenizdeki herkesi taciz edersiniz. Akıllı dostlarınız aramamanız gerektiğini üstüne basa basa söylerler. Duygularıyla hareket eden IQ’su şüpheli arkadaşlarınız aşkta gurur olmaz diyerek size gaz verirler. Teşhisi konulmamış bir hasta gibi herkesten medet umarsınız. Dördüncü hafta sinirlenmeye başlarsınız. Çünkü siz mükemmel kadınsınızdır, aranmalısınızdır.

Beşinci hafta, etkinliklere açıksınızdır. Arkadaşlarınızla buluşur, normal hayata dönmüş gibi davranırsınız. Bir şekilde onunla pişti olmayı umarsınız. Ama bu sadece sizde gizli bir istektir. Onu soranlara ‘Boş ver onu, sen ne yaptın Berkecan’la?’ (Çocuğunun adını hangi insan evladı Berkecan koyar, bu profili hep çok merak etmişimdir) diyerek soruyu soruyla geçiştirirsiniz. Altıncı hafta, resmen eski erkek arkadaşınıza küfretme hakkını kendinizde bulursunuz. Onunla geçirdiğiniz günlerinize yanarsınız.

Bu bahsettiğim altı haftalık dönem 3 aylık ilişkiler için geçerlidir. Eğer ilişkiniz daha uzunsa şöyle hesaplayabilirsiniz. Örneğin bir senelik bir ilişkiniz var, bahsettiğim dönemi 4 ile çarpın, sonuç ortada…

Size küçük bir tüyo vereyim. Bir erkek üç hafta içinde aramazsa gitmiştir haberiniz ola (İster bir senelik bir ilişkiniz olsun, ister üç günlük fark etmez). Erkek bizim yaşadığımız süreci daha compact yaşar. Bunun nedeni tabii ki bizizdir, o kadar kapsamlı düşünürüz ki hedefe odaklanmamız zaman alır. Konuyu dağıtırız. Arkadaşlarımızı olaya dâhil ederiz, boşuna zaman ve enerji tüketiriz. Oysa erkek daha nettir, sakız gibi uzatmaz mevzuyu, soruna odaklanır; kararını alır ya gider ya kalır.


Tam ben hesap yaparken trafik yavaştan açılmaya başladı. Yanıma siyah bir araba denk geldi. 20 ile tıngır mıngır ilerliyoruz ikimizde, arada duruyoruz. Onun bana baktığını hissediyorum. Hafiften kafamı o yöne doğru çeviriyorum ve göz göze geliyoruz. Küçük bir tebessüm ediyor çocuk, kafamdaki bütün hesapları sıfırlıyor. Anlıyorum ki hayat devam ediyor.

1 yorum:

  1. "Erkeğin daha net" olması ve "soruna odaklanması" kısmı hariç tüm yazdıklarına katılıyorum... Benim exim de seninle meslektaştı ve biz ayrıldıktan sonra bu bahsettiğin şekilde geçen sürecin kadın kısmını ben, erkek kısmını ise o yaşadı... Belki ben yazdığın karakterlere göre istisnayım ama her erkek içinde hesapladığı kadar rahat yaşayamıyor bazen kararlarını... (Eski mesleğimin kazandırdığı tecrübeler)
    Mutlu kal...

    YanıtlaSil